Bali: Yüzde 40 -50 kredi faizinin izahı olmaz!
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, ekonomiye ilişkin önemli açıklamalarda bulundu
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, İstanbul Sanayi Odası (İSO) meclis toplantısında, bankacılık sektörüne ilişkin eleştirilere yanıt verdi.
“Topladığımız kaynağın çok ötesinde kredi vermiş durumdayız.” diyen Bali, “Bu kriz ile sermaye yeterlilik rasyoları yüzde 13’lere indi.” değerlendirmesini yaptı.
Bali, “Bu ülke hem tasarruflarını artırabilmeli hem de vadeleri uzatabilmelidir. Sermaye piyasaları derinleşemediği için bu rolü bankalar üstlenmeye çalışıyor.” diye konuştu.
Kurun ekonomiyi tamir edecek seviyede kalması gerektiğini bildiren Bali, “Kötü banka fikri mümkündür, riskler güçlü adreste daha iyi yönetilebilir.” ifadelerini kullandı.
Bali, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin eylül ayı toplantısında yaptığı konuşmada, “Birbirimizi iyi anlamamız lazım, doğru mesajlar vermemiz lazım. Çözüm buralardan geçiyor.” ifadelerini kullandı.
Ülkenin zor dönemden geçtiğini belirten Bali, hiç kimsenin hatalarda ari olmadığını ve kimsenin tekil hata yapma lüksü olmadığını söyledi.
Bali, Türkiye’nin 2012’den bu yana yeni bir büyüme modeline geçememesinin sancılarını yaşadığını belirtti.
Son 10 yıl içerisinde 7 milyonun üzerinde istihdam yaratan bir ekonomi olunduğunu ama işsizliğin aşağıya çekilemediğini belirten Bali, çünkü her yıl 1 milyon civarında iş gücüne katılım olan dinamik bir toplum bulunduğunu vurguladı.
Bali, “Her yıl 1 milyon istihdam yaratırsanız, işsizliği aynı seviyede tutabilirsiniz. Büyümeyi hızlandırdığınızda tasarruf açığının varlığı sizi dış kaynaklara baskılıyor, cari açığın sürdürülebilirliği tartışma konusu haline geliyor. Büyümeyi düşürmeye kalktığınızda bu defa bir taraftan işsizlik, bir taraftan ekonominizin dayanmakta olduğu mali disiplinin de sonucu olan vergi gelirleri dahil onun olumsuz etkilenmesi. Bu sarmaldan çıkmanın tek yolu da katma değerli farklı bir büyüme modeli ile aynı zamanda tasarrufları da artırarak iç kaynakların buradaki payını büyütebilmek.” değerlendirmelerinde bulundu.
Güven ortamı kuvvetlendirilmeli
Adnan Bali, dünyada likidite bolluğunun azaldığını ve normalleşmeye doğru gidildiğini, bunun ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırımlarından da gözlenebildiğini söyledi.
Türkiye’nin bu ekonomik değişkenliklerin yanı sıra hemen hemen her yıl iki seçim yaşayarak, terör olayları ve jeopolitik gerginlikler ile hatta darbe teşebbüsüne kadar giden zor bir konjonktürün içinden geçerek bu günlere geldiğini anlatan Bali, şunları kaydetti:
“Bunların arkasında uluslararası mutabakatsızlıklarımız yatıyor. Sonuçta zor bir coğrafyada artan jeopolitik gerilimlerle yaşamaya devam ediyoruz. Hep söylenir, ‘Coğrafya, aile kaderdir.’ Bir büyüğüm derdi ki, ‘Kadere keder olmaz.’ Hep beraber oturacağız, konuşacağız ve uğraşacağız. Ne kadar problem varsa onlar çözmek için gayret içerisinde olacağız. Başka çaresi yok. Sonuçta küresel ve yerel çaptaki birbirinin içine geçmiş sorunları çözeceğiz.”
Bali, kur ve enflasyon artışının hangi nedenlerle kaynaklanırsa kaynaklansın bir süre sonra kendi gerekçelerini de oluşturduğunu belirtti.
Türkiye’nin ekonomik temellerle tamamen açıklanması pek mümkün olmayan bir kur atağı içinde olduğunu daha önceki açıklamalarında ifade ettiğini ve aynı görüşünü koruduğunu söyleyen Bali, bütün bunların atlatılabilmesi için güven ortamının kuvvetlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Tasarrufları ihtiyaçlarına yetmeyen bir ekonominin en fazla güven ortamına ihtiyaç duyduğunu dile getiren Bali, “Güven olmadan bolluk olmaz, güven olmadan bereket olmaz. İş Bankası olarak her kritik dönemde rol almaktan, elimizi taşın altına sokmaktan hiç çekinmedik.” dedi.
“Mali disiplin avantajımız”
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, içinde bulunulan sorunların çözümüne yönelik neler yapılabileceğini ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Krizin temelinde yatan unsurun makro ekonomik göstergelerdeki sorunlar olduğunu düşünmüyorum. Bu yönüyle bakıldığında 2001 krizine benzemiyor. Esasen 2001’de makro temellerdeki büyük zafiyetlerden ortaya çıktı. Bir anayasa kitapçığının atılmış olması bu zafiyetle oluşan temeli bir anda çöktürmeye yetmişti. Ekonominin üç aktörü var. Birincisi reel sektör ve hane halkı, ikincisi kamu kesimi ve üçüncüsü finans sektörü. 2001 krizinde kamu kesimi ve finans sektörünün kendisi bir sorundu. O dönemin hafifletici tek unsuru hane halkı ve reel sektörün daha az borçlu oluşu idi. Bugün ise kamu kesimi ve bankacılık sistemi kuvvetli. Buna karşılık hane halkı ve reel sektör görece borçlu. Aslında bu yönetme bakımından bizlere bazı imkanlar ve opsiyonlar sunuyor. Bu problemin makro ekonomik temellerdeki zafiyetlerden değil, uluslararası siyasal mutabakatsızlıklarımızdan, özellikle bölgemizdeki mutabakatsızlıklardan olduğunu düşünüyorum. Kök nedeni mutabakatsızlıklar olan bu durum ekonomik çıktıları var ve bunu yaşıyoruz.”
Bali, sadece ekonomik temellerden kaynaklanmayan bir krizin tamamen çözülmesinin sadece ekonomik tedbirlerle de olmayacağını vurguladı.
“Çok açık ve nettir ki, bölgede müttefiklik ilişkisinde olduğumuz ülkelerin politikaları bizim ulusal çıkarlarımız ile örtüşmüyor. Bu inkar edemeyiz. Bu bir süreç” diyen Bali, reel politiğin gerektirdiği müzakerelerin ötesinde bir iddia sahibi olmanın gerçekçi olmadığını söyledi.
Bali, iyimser konjonktürlerde her şeyin iyi gittiğine yönelik korolar olduğunu belirterek, “2010-2011’de yabancı muhataplarımıza işlerin onların iddia ettikleri gibi iyi gitmediğini anlatıyorduk ama ikna edemiyorduk. Bize gaz veriyorlardı. Şimdi her şey kötü, hiçbir tarafımızı yönetecek imkan yokmuşa getirdiler. İkisi de hakikate aykırıdır. Ne o kadar iyiydik, ne de bugün ifade edilen kadar kötüyüz. Artılarımız ve eksilerimiz var. Mali disiplin avantajımız.” şeklinde konuştu.
Banka olarak ticari menfaatleri her zaman gözettiklerine işaret eden Bali, “Fakat hiçbir ticari çıkarımız memleketin çıkarından önce gelmeyecek. O nedenle kısa vadeli kazançlara bakmadan, fırsatçılık yapmadan ‘içinde bulunduğumuz ekosistem ve muhataplarımız için daha fazla ne yapılabilir’e uğraşarak gidiyoruz.” diye konuştu.
Bali, bankaların kredi kullandırmasına değinerek, kapasitenin sonuna kadar kullandırıldığını, bankaların topladığı kaynağın çok üzerinde kredi vermiş durumda olduğunu dile getirdi.
Adnan Bali, Türkiye’nin hem tasarruflarını artırabilmesi hem de vadeleri uzatabilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye’de sermaye piyasaları yeteri kadar gelişmediği ve derinleşmediği için bugün sermaye piyasalarının rolünü bankacılık üstlenmeye çalışıyor.” dedi.
Mevduat faizinin yüzde 30’lu seviyelerde olduğuna dikkati çeken Bali, “Faiz marjının yüzde 3,5 seviyesinde olduğunu bilelim. Biz faizin mutlak seviyesine takılıyoruz. Bankacılık için bunun bir önemi yok. Yüksek olması hatta işimize gelmez. Bugün bankacılık sektörü sermayedarına mevduat mudisinden daha az kazandırıyor. Bizim sermayedarımız ‘ben bu bankanın sermayedarı olmaktan vazgeçtim, senin bankanda mevduat açayım’ dese daha fazla alır. Durum budur. Peki kim koyacak bu parayı bu sektöre?” şeklinde konuştu.
Adnan Bali, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“(Sektör) Biz kârsızlıktan şikayet ederken bu kârları alıp da buharlaştırıp da refahımıza kullanmak için şikayet ediyor değiliz. Öz kaynaklarımıza ekleyip de yeniden kredi verme kapasitesi yaratamadığımız için şikayet ediyoruz. Bankacılık sektörü yüzde 3,5 net faiz marjının altına giderse, yüzde 1,5’in altında aktif karlılığına giderse, yüzde 45’in üzerinde gider-gelir rasyosuna giderse bankacılık sektörünün matematiği çalışmaz.”
“Faizde yüzde 40-50’lerin izahı olmaz”
İş Bankası Genel Müdürü Bali, kredi yapılandırmada reel sektöre de önemli görevler düştüğünü belirterek, “Bugün kredi yapılandırma taleplerinde, sadakat ve güven açısından, tam doğru hareket edilmiyor.” dedi.
Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) doğru bir enstrüman olduğunu ve doğru zamanda devreye sokulduğunu ifade eden Bali, bankacılık sektörünün bu uygulamayı başarıyla yürüttüğünü ve burada özel olarak farklılaşmış bir sorunlu kredi performansı görmediklerini vurguladı.
Bankaların kredi musluklarını kapattığı yönündeki eleştirilere Bali, “Burada asıl mesele, hangi muslukların açık, hangilerinin kapalı olduğu. Bu bir ahlaki çöküntü yaratacak şekilde yükümlülüğünü yerine getirenin cezalandırıldığı bir sisteme dönüşmemeli. Biz bu standartları yönetmeye çalışacağız. Faiz konusunda yüzde 40-50’lerin izahı olmaz. Fırsatçılık aranıyorsa orada aranır. Yüzde 30’lu mevduat faizini olduğu yerde yüzde 30’luk kredi faizi olabilir.” şeklinde cevap verdi.
Bali’nin “Banka genel müdürü geldi, biz dert anlatalım derken, o daha fazla dertliymiş’ demeyin. Alacaklı çıkmaya çalışmıyorum.” demesi üzerine salonda gülüşmeler oldu.