Duygusallık mı, profesyonellik mi?
Günümüzün çoğu işyerinde geçiyor. Birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızı, müdürlerimizi ailemizden daha fazla görüyoruz. Evde ailemizle geçirdiğimiz süre, uykuya ayırdığımız zamanı ve hafta sonu da çalışıyorsak eğer, iş sonrası 4 saat ya var ya yok. Bu nedenle işyerimiz çoğumuz için 2. Ev, arkadaşlarımız ise 2. ailemiz gibi oluyor.
Teknolojinin hızlı gelişmesi ve zamanın değişmesi çalışma hayatını çok fazla etkilediğinden doğal olarak ofis anlayışı ve çalışma şekli de değişti. Daha önce ofisler, uzayan dar koridorların iki tarafında bulunan 2-3 kişilik odalardan oluşurken ve çalışanlar arasında resmiyet ön plandayken, şimdi açık ofis sistemleri ve geniş mekanlar tercih ederek, iş arkadaşlarımızla ilişkilerimizde daha rahat ve samimi hareket eder olduk. Bunun sonucunda ise “Hanım”, “Bey” ifadeleri yerine daha çok isimlerimizle hitap etmeye başladık. Ayrıca işlerin yoğunlaşması bir çoğumuzu mesai dışına taşırarak esnek çalışır hale getirdi. Bu da beraberinde kıyafet olarak da daha rahat ve spor tarzı benimsememize neden oldu.
Iş dünyasında bu değişim ve gelişimin oldukça hızlı yaşanması işlerimizi de etkiledi. Dijital bir dünyaya çok hızlı geçiş yapmamız nedeniyle kendimizi değişime adapte etmemiz, koşullara ayak uydurmamız gerekiyor. Koşullara ayak uydurmak, teknolojik gelişmelerden haberdar olmak, uzmanlık alanlarına göre yetkinliği artırmak, tecrübe ve deneyimleri ortaya koyarak profesyonelce davranmaktan geçiyor.
Profesyonel davranmak nedir nasıl olur. Sürekli ifade ettiğimiz ama tam olarak yansıtamadığımız bir kavram. Duyguyu ve mantığı akıl süzgecinden geçirerek, tecrübeleri ön plana çıkararak iş hayatına soğukkanlılık ve stratejiyle yaklaşmak olabilir. Kesin bir tanım değildir, herkese göre değişebilir.
İş dünyası çoğunlukla insan ilişkilerine dayalı olduğundan profesyonellik büyük önem taşıyor. Ancak insanız ve sürekli değişen duygulara sahibiz. Kendimizi ne kadar kontrol ettiğimizi sansak bile anlık duygularımızın etkisine kapılarak tepki verebiliyoruz, bu da istenmeyen sonuçlara götürebiliyor. Oysa ki çalışmalarda, projelerde olabilecek aksama ve çatışmaları kişisel algılamamak, çözüm odaklı yaklaşabilmek ve sakin davranabilmek her zaman kazanır. Sakin davranmak derken, duyguları sürekli bastırmak olarak düşünülmemelidir. Bu bir süre sonra duygusal patlamaya neden olur ve sağlık açısından zararı olduğu gibi projelerin ve hatta şirketlerin zararına dahi olabilir. Aslında hiçbirimiz fark etmesek de duygusallık ve profesyonellik elele yol alır. Bize düşen ise iş dünyasını ciddi anlamda etkileyen bu iki kavramı dengede tutabilmektir.