Geleceğe sesleniş
Bu satırları okuyan sen, kimsin bilmiyorum.
Ama kelimelerimin sesini duyduğuna inanıyorum. Tesadüf yoktur.
Böylesine kusursuz tasarlanmış bir varoluşun hiçbir şeyinin tesadüfe düşebilecek kadar basit olduğuna asla inanmıyorum.
Tarih 23 Kasım 2020, gece yarısı saat 00.31. Evren durmaksızın hareket ederken, uyumak delilik gibi geliyor ve kısa uykularla geçiştiriyorum bedenimi daha çok idrak ederken.
Sayısız soruyu beynimde yeşerten sayısız kez izlediğim bir filmi yine ve henüz bitirdim.
Çocukluğumdan beri severek izlediğim ve her defasında içinde bulunduğum zamanı ve insanlığı sorguladığım bir filmdir Beter Böcek(Beetle Juice).
Ölüler dünyasına dair çekilmiş klasik bir Tim Burton filmi ki sanırım aslında biz de yaşadığını zanneden bir dünyanın ölüleriyiz artık.
Faklı nedenlerle ölüyor ve öldürülüyoruz.
Dünya şuanda Covid 19 isimli bir virüsün pençesinde ve bu durum, kendini tüm varoluşlara karşı çok üstün gören kibirli insanın ne kadar zavallı olduğunu yüzene tokat gibi çarpan bir uyandırma servisi gibi oldu.
Bu kez ölüler dünyasına daha yakın hissediyor insanlık kendini, bilinci açık boğularak can verirken.
Bir film değil izlediğimiz. Gerçeğin ta kendisi.
Neredeyse her şey durdu.
Tüm yaşam garip bir yaşam tarzıyla insanları evlerine kapanmaya ve sahip olduklarıyla yüzleşmeye, bir nevi hesaplaşmaya davet etti.
Nasıl bir kurgu içine düştük bilmiyorum.
Aslında size bıraktıklarımızın temelini attığımız bugünlerde evrene dair her şeyi etkileyen iki tip insan var.
Birileri insana dair kusurların acı gerçekliği ile yüzleşirken ve onları telafi etmek için mücadele ederken, ötekiler tamamen kör bir hırsla ve
bitmeyen açlıklarıyla sadece bireysel varoluşlarına anı düşünerek hizmet etmeyi benimsemiş durumdalar.
İnanılmaz bir kaosun içinde büyük bir mücadele veriyor insanlık.
Sadece bunun farkında olanlar ve olmayanlar var.
Değerler ve evresel insan tanımı gün geçtikçe farklılaşıyor.
Beyinlere çok farklı bilgiler ve mesajlar yüklenmekte.
Muhtemelen sizlerin hafızasına da aktarılacak ki dönüşse bile bir şekilde etkileyecek sizi de.
Dünyadaki en büyük sorun güven.
İnsanlar hem kendilerine hem de birbirlerine güvenmeyi bıraktı.
Daha çok bir ıssızlık halinde varlık göstermeye ve hali hazırda olanı koruma kaygısıyla yalnızlaşmaya başladı.
Fakat bu durum aptal cesaretiyle yeterlilikleri olmayan basiretsizlerin daha çok meydan bulmasına ve dünya genelinde etkisini
arttırmalarına neden oldu.
Muhtemelen gelecekte zeka ve yetenek yönetimine dair önemli birimler, bakanlıklar ve politikalar olacaktır.
Dünyamızdaki en tehlikeli hastalıklardan bir diğeri ise tatmin seviyesi çok düşük ve kalitesiz bir insan topluluğunun oluşuyor olması. İnsanların tüketme hızı ile bu hızı karşılama gücü, aynı oran ve kalitede seyretmiyor.
Her şey çok hızlı. İlişkiler, hissiyatlar, durumlar kısaca hayatın kendisi, her ne kadar Tesla’nın çalınan notlarında ne yazdığını bilmesek ve ışınlanma sürecine henüz girmemiş olsak da neredeyse ışık hızında ilerliyor dünya ve insanlar fiziksel olarak ışınlanmasa da duygusal ve etik olarak ani yer değiştirmelere tabii kalıyor.
Algının dijital dünyasında ve akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar vb insan beynini askıya alan objeler arasında donuklaşan idrak seviyesi, bu ilerlemeyi tam anlamıyla anlayacak boyutta değil. Yani insan beyni çoğunlukla aptallaşıyor fakat farkındalık seviyesi yüksek insanların
kendilerini koruma içgüdüsü güçleniyor ve onlar gittikçe daha keskin bir zeka seviyesine ulaşarak toplumda lider görevi görmeye başladı.
İçselleştirerek sahip olmadıkları için yanlış benimsedikleri değerleri ve inançları olan insanların art niyetli insanlara ve hükümetlere en büyük gücü sağladığını görüyoruz.
Çağımızın en büyük ve en tehlikeli silahı bilinçli bir şekilde cahil bırakılan insan kitlesi.
Bu insan türü herhangi bir kanıt ya da sorgulayıcı işlevselliği kullanmadan, anlamadan, davranmaya, inanmaya ve uygulamaya meyilli.
Kontrolsüz artan nüfusu düşünürsek çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız.
Konuya dair günümüzde çekilen filmler de mevcut, hükümetlerin kontrollü nüfus artışlarına yönelik zorlayıcı ve baskılayıcı yaptırımlarını içeren.
İnanıyorum ki özellikle bugün de savunduğum ebeveyn ehliyeti konusu yakın gelecekte hayata geçmiş olacak ve daha uzak bir zaman dilimi içerisinde de sıradan bir prosedür haline
gelecektir. Çiftlerin psikolojik olarak bir insan yetiştirmeye yetkin olup olmamaları konusunda seviyelerinin ölçülüp, belirli bir takım süreçleri tamamladan çocuk sahibi olamayacağı yaklaşımı bütün ülkeler tarafından gündeme alınacak en belirgin öncekilerden biri olacaktır.
Çünkü dünya sevgisiz ve eksik büyüyen çocukların, dünyanın başına açtığı dertlerle ciddi zararlar görerek bunu bizzat deneyimledi.
Bütün kuramlar, yaklaşımlar, araştırmalar insanın karakterinin ve düşünce yapısının erken yaşlarda geliştiğine ve büyük kısmının da yine erken yaşlarda tamamladığına dair hemfikir.
Tatmin olmayan ve nasıl tatmin olması gerektiğini bilmeyen insanların labirentinde kaybolan bir insanlık söz konusu.
İnsan zekasından önce ruhunun anlaşılmasına öncelik veren politikalar geliştirilmez ve dinler suistimal edilmeye devam edilirse korkarım ki bizi ve muhtemelen şuanda sizi en çok tehlikeye ve karmaşaya sokan gerçek; mekanikleşmiş,
değer yargılarından ziyade basit bir varoluşla insanın fıtratına yani derinliğine ve eşsizliğine aykırı bir medeniyetin ortaya çıkmış olması olacaktır.
Yaşadığınız zamanın döngüsüne bütünüyle hakim olamasam da, emin olduğum bir şey var ki, insanlık zeka ve bilim üzerine yorduğu kafanın, verdiği emek ve çabanın yanında insan ruhunu anlamaya ve çözümlemeye yönelik yeterince gayret göstermez ise kesin ve hazin sonunu getirecek olan şey bu yöndeki eksiklik olacaktır.
Yürek ile olan bütünleşmesini tamamlayamayan eksik ve kayıp bir ruh, sonun başlangıcının kıvılcımı olacaktır.
İnsanlığı büyük umutlar ve merakla kendini adadığı bilimsel başarılar değil, spiritüel farkındalıklar kurtaracaktır.
Geliştirdiği bilimi ve teknolojiyi, insanlık için doğru şekillerde kullanmayı amaç edinen, evrensel değerleri tam, kişilik bütünlüğüne sahip,
etik ve ahlaki yönden güçlü kimselerin elinde muhafaza etmeyi ve sunmayı sağlayamadıktan sonra bu ilerlemenin hepsi faydadan çok zarar getirecektir.
Biz bunu günümüzde tam olarak başaramadık.
Mücadele ediyoruz lakin virüs ile iyice belirginleşen çağ değişimi evrenin bize gittikçe ağırlaşarak sunacağı bir hesaplaşma olacak gibi görünüyor.
Önceden de böyleydi, şimdi de böyle, gelecekte de öyle olacak.
En büyük sınav, yaratanın insana bahşettiği donanımı layıkıyla ve hakkıyla kullanamayan insanın israf odaklı bencil bakış açısıyla verilecek.
Ya öteye gideceğiz ya geriye.
Ya da sıkışıp kalacağız olduğumuz yerde.
Ruhu anlayınız ve sadece beyinlerle düşüncelere yönelik değil, kalplerle hissiyatlara yönelik de eğitimin ve incelemenin önemine ağırlık veriniz.
Ruh insanın meskenidir. Meskenin kubbesi ise evrenin kubbesidir. Kalbin arşına ulaşmadan zekanın arşı eksik ve tehlikelidir.
Sevgiyle kalınız.