Dibine kadar..!
“Benim hem yollarım, hem sözlerim, hem de konuşan gözlerim var.
Hürüm !
Özel olduğumdan değil, çekip gittiğimden değil, dedim ya;
Ben özgürüm!“
Ben özgürüm!
Tüm içtenliğimle, iki tırnak işareti içerisinden çıkarıyorum bu ibareyi ve altını çiziyorum.
Nil Karaibrahimgil, 2000 yılında, Turkcell kampanyası için yazmıştı bu şarkıyı…
Sözlerini, bireysel hayatlarımıza ilham olacak değerde buluyorum.
Hayatlarımızda kat ettiğimiz yolculuklarımızın, uçup giden sözlerimizin, kimi zaman konuşan, kimi zaman da susan gözlerimizin; hepsinin ama hepsinin, sirayet ettiği kocaman bir gerçek olduğuna inanıyorum : Özgürlük
Tabii, kavramların altını -ne kadar ve nasıl- doldurduğumuzla ilgili çoğu zaman cevaplar…
Ama yine de kendime sormak istedim :
Ne kadar özgür hissediyorum ?
Kendime göre cevaplar verdim ve devam ettim…
Ne kadar özgür hissetmek isterdim ?
Dibine kadar ! …
Muhakkak, herkesin cevapları da kendince…
Değinmek istediğim de aslında tam bu nokta: Bu denli biricik olan hayatlarımızda, özgürlüğümüzü elimize alıp ayaklarımızın üzerinde duramadıktan sonra, kendi hikayemizi nasıl yazabiliriz ?
Kendimizle bir olabilmeyi karşılayabilecek bir değer mefhumu bile yok bence. O kadar siyah ile beyaz ki;
Ya kendin olursun, ya da… Ya da’sını nasıl isimlendirebileceğimi bile kestiremiyorum. ‘O’ her ne ise, benden çok uzakta.
Birey olarak; ne hak ettiğini biliyor olmak, kendi duruşunu belirliyor olmak; seçimlerini yönetiyor olmak gerek. Kendi kimliklerimizi konumlandırırken, bazı olmazsa olmaz’larımız olmalı.
Yıl 2012, Alphan Manas bana bir kitap önermişti; Sınırlar, Henry Cloud.
Bu kitapta değindiği üzere, evetlerimiz veya hayırlarımız bizim sınırlarımızı belirliyor. Evet dediğin bir diğerini doğuruyor, hayır dediğin ise senin özgürlüğünü var ediyor. Çünkü; farkediyorsun ki hayır dediğin herşey, evetlerini yaşayabilme gücü veriyor. Sınırlarınla, özgürleşiyorsun.
Sınır / özgürlük paritesinin önemini somutlaştırmak adına, zihinlerinizde bir ülke resmetmek istiyorum; sınırları belli olan, topraklarında özgürlüğün ve bağımsızlığın olduğu bir ülke… İrade ve idaresinin kendi yönetiminde olduğu… Hükmü olan… Saygınlığı olan… Nerede durduğunu ve nereye gideceğini kendisi belirleyen…
Her birimiz, birer ülkeyiz… Dünya’ya olan borcumuzu, ülke olmayı becererek ödemeliyiz…
Tıpkı, yeterli bireylerin var edeceği sağlıklı bir toplum gibi…
Sevgilerimle,
İrem