Parçalar içinde bütün bütünler içinde parça
Dünya ülkelere bölünmüş ve refah seviyesine ulaşabilmek adına çeşitli süreçlerden geçmiş ve hala geçmekte. Her ülkeyi birbiri ile kıyaslamak olumlu etkiler yapabileceği gibi olumsuz etkiler de yapabilmekte.
Yurtdışına olan beyin göçünde her ne kadar finansal ve bilimsel olarak kişinin kendini geliştirme isteği önemli rol oynasa da, toplumsal yaşam alanlarının da çok önemli rolü bulunmakta. Ne tek bir bireyden oluşmaktadır insanlık ne de sadece bir bütünden.
Bütünden bireyselliğe, bireysellikten bütünlüğe çift yönlü bir akış vardır aslında. Bu akışta dünya liderleri ve ülke liderleri önemli yer alırken, toplumun en küçük yapı taşı olan aile de bir o kadar önemli yer
almaktadır.
Hayatta müdahale edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz durumlar vardır. Müdahale edebileceklerimize odaklanıp, en iyi şeklini alabilecek duruma getirebilmeyi hedeflemek belki bireysel ve toplumsal gelişme için küçük görünen büyük bir adım olabilir.
Kültürlerimizden ve tarihimizden almış olup şimdiye kadar getirdiğimiz gelenekler ve görenekler yanında davranış biçimleri ve kendimize yol gösterici olarak benimsediğimiz atasözlerimiz de bütünlüğümüzün içinde yer almakta.
Geçmişin insan psikolojisi ve davranışları üzerine olan etkisi kitaplar, yazılar, filmler, diziler ve seminerler üzerinden insanlara aktarılmaya devam ederken ben de kısa şekilde öğrendiklerimi kendi dilimden sizlere aktarmaya çalışıyorum.
Beyin göçünün toplumsal etkisinde en büyük rolü, ülkenin düzeni ve kanunların işleyişi yer almaktadır. Genç bir topluma sahip, ve bu genç toplumun sayısını arttırmak isterken, alma ve verme dengesinde yeni oluşacak genç toplumun alabilecekleri terazide ağır basan kısım değil maalesef. Fakat elimizde olan genç toplumu en güzel şekilde yetiştirmek bizim elimizde.
Kişinin kendi hayat yolunda karşılaştığı süreçler ve onlara verdiği tepkiler ise dışarıdaki ikinci ya da üçüncü kişinin müdahale edebileceği şeyler değildir. Karmaşık gibi görünen bir o kadar da basit bir süreçtir aslında. Sadece biraz üzerinde çalışmak gerek.
Çocuklarımızı dünyada aile yapısına, toplum yapısına, kültürlerimize göre, dini inançlarımıza göre, devletin kanunları ve yapısına göre yetiştiriyoruz. Diğer yandan unuttuğumuz fakat bilinç dışında sergilenen ve bilinç altında algılanan sözsüz, yazısız ve yasasız davranış biçimleri ile de yeni tazecik bireyimizi şekillendiriyoruz.
Bir ülkeden diğer ülkeye yaşamaya ya da çalışmaya giden gençlerimizin çoğunda kısıtlanmış, sıkıştırılmış duygular bulunmakta. Ülke değişiminde motivasyon cümleleri ise ‘daha’ ile başlar. Daha iyi bir iş, daha çok kazanç, daha iyi bir yaşam kalitesi, daha özgür bir hayat gibi…
Annesinin kucağından altı ya da yedi yaşlarında ayrılan çocuk; kıyaslama durumu, başkaları hatta kendisi ile yarış içerisinde olma, başarı kelimesi ile belki de ilk o günlerde tanışmakta. Gerek aileden, gerek toplum yapısından, gerek ülkenin eğitim sürecinden kaynaklı olsa da tüm dünya da neredeyse bu böyle. Genç bireylerimiz özgür çocukluklarını aramak için ülke, bazen ülkeler değiştirmekte.
Stressiz ve huzurlu bir yaşamı kovalarken, bazen oraya uzanan yolun kendisi stres içerir. Hangi meslek alanında olursa olsun yurtdışı deneyiminin, kısa ya da uzun farketmez, en güzel deneyim olduğunu sizlere söyleyebilirim. Bu deneyimin olmamasını öngören haklı sebepleriniz olabilir, en başta finansal sebepler…
Ancak görmeniz gereken en büyük engel ise içinizde bulunan kendi korkularınızdır. Bu korkular sonradan öğrenilmiş, bazen genetik aktarımla gelmiş; bazen toplumun, ailenin ya da ülke düzeninin sizlere dayattığı ve ya onlardan öğrendiğiniz ‘cümleler, kalıplar, davranış şekilleri’ olabilir.
Olumlu görünen fakat olumsuz his ve davranış sergilemenize sebep olan, bizlere yerleşmiş, hala da öğrenmekte olduğumuz durumlar, cümleler var. Bu süreçte sizlere düşen görev, kişisel olarak kendinizi gözlemlemek; bu bireysellikte sizleri etkileyen cümleler, durum, duygu ve davranışları bulup değiştirmek, ve içinize sinecek formata dönüştürmek olacaktır.
İş görüşmesinde yapılan başlıca hatalar! için TIKLAYINIZ!
Çocuklarınıza, ailenizdeki bireylere, arkadaşlarınıza ve en çok da kendinize bu süreçte yapabileceğiniz en büyük yardım; bireysel zekanın, ruhsallığın ve bütünlüğün nasıl keşfedilebileceğini ve nasıl geliştirilebileceğini öğretmek olacaktır.
Toplum insanlardan, insanlar da bireylerden oluşurken, bir birey olan çocuğunuza kendisini ve kendi hayat yolculuğunu nasıl bulabileceği konusunda yardım etmeniz, yol göstermeniz, ona verdiğiniz sevgi kadar önemlidir. Bir arkadaşınıza bu konuda bir kitap hediye etmeniz belki onun ülke değiştirme kararında ‘kaçma’ olarak adlandırdığı duyguyu, ‘geliştirme’ olarak görebilmesini ve kendi ihtiyaçlarını keşfetmesini, bunu da karşılamasını sağlayabilir.
Bu döngüde kendinizi geliştirirken başkasının da gelişimine şahit olabilirsiniz. Başka ülkeye yerleşme, başka ülkede yaşama ya da okuma gibi düşüncesi olan gençlere en büyük tavsiyem kendilerine şu soruyu sormaları: ‘neden istiyorum’ ? Sorular hayatımızda kilit noktalarını oluşturur. Her sorulan sorunun bir cevabı vardır. Ve unutmayın ki hayat bir başlangıç ve sondan ibaret değildir. Hayat bir süreçtir. Bu süreçte
kendinizi, çevrenizi, toplumunuzu, tarihinizi, dünyanızı ve gezegeninizi keşfetmeniz dileğiyle.