Selin Kılıç röportajı: Hülya Mutlu ile soru cevap
HÜLYA MUTLU RÖPORTAJI 26/07/2020
Eğitmen | Yönetim danışmanı | Yönetici koçu | Konuşmacı |
- HÜLYA MUTLU nun yolculuğu nasıl başladı, gelecek hedeflerinizin neresindesiniz?
Benim yolcuğumun başlangıç noktası İnsan Kaynakları profesyonelliği. Yaklaşık 6.5 sene İnsan Kaynakları profesyoneli olarak kurumsal yaşamda bulundum. Ve bir şekilde önümde istediğim yollar açılamadı, istediğim fırsatları yakalayamadım. O dönemde talihsizlik gibi gördüğüm olaylar aslında bir şekilde beni girişimcilik ekosisteminin içine itti. Bu ekosistem içerisine girdikten sonra en sevdiğim işi yapmaya , eğitim alanında çalışmaya başladım. 2006 yılından bu yana organizasyonel yapılara ister kamuda olsun ister özel sektörde olsun tutuma yönelik gelişimlerini sağlamak için destek , eğitim veriyor, koçluk yapıyorum. Hali hazırda da yeni bir kitabım çıktı ‘TAM ÜSTÜNE BASTIN – İş Dünyası İçin İletişim’ .
Bütün bunlara baktığımız noktada ben aslında kendimi çok şanslı hissediyorum. Hayal ettiğim, arzuladığım pek çok şeyi gerçekleştirmiş olmanın verdiği büyük bir haz var ve çok yoğun bir şükür duygusu içindeyim bununla ilişkili olarak.
- Hem Türkiye’ de hem de yurtdışında iş ve yaşam tecrübelerinizi düşündüğünüzde en heyecan verici deneyiminizi sorsam , aklınıza ne gelir ?
Evet, ben Türkiye ile aynı zamanda İngiltere’de yaşıyorum , Avusturalya ile uzun yıllardır bir işbirliğimiz, ortaklığımız var. Dolayısı ile dünyanın farklı farklı yerlerinde çalışma şansım oldu. Bu bana küresel kültürü tanıma, insanlara küresel perspektiften bakma yönünde çok önemli bir paradigma aşıladı. Ben bundan kaynaklı çok mutluyum. Dünya insanları ile uzlaşabilmek, anlaşabilmek, o çeşitliliği yönetmek, farklılıklara tahammül etmek, birlikte yaratıcı sonuçlara ulaşmak gerçekten çok keyifli.
Bütün bunlar içerisinde beni en çok heyecanlandıran şey, Danimarka ve Katar da ilk kez İngilizce dilinde eğitim verme ile ilgili bir imkanım oluşmuştu ve daha önce hiç İngilizce dilinde eğitim vermediğim için epeyce heyecanlı başladı süreç. Fakat devamında gerçekten şunu farkettim, kullanılmayan cesaret azalıyor. Eğer cesaretinizi kullanırsanız, içerde yeterince kaynağı da biriktirdiyseniz bir anda her şey akışta devam edebiliyor. Her ikisi de çok keyifli olmuş ve benim için dünyanın farklı farklı yerlerinde eğitim verebilme yolunun açılması bu deneyimlerle ilişkili olmuştu.
- Sizi tanıyanlar ve takip edenler her zaman aktardığınız bilgileri, enerjinizi ve neşeli videolarınızı konuşuyor. Çok sayıda tipleme yarattınız, bu enerjinin ve teatral yeteneğin kaynağı nedir ?
Tamamen yetenek ile ilişkili diyebilirim. Ben koçluk yaparken de insanlara hep çocukluklarını düşündürmeye çalışıyorum. Çünkü yeteneklerimiz, yaratıcılığımız o içimizdeki kendiliğindenlik ve spontan enerji çocukluğumuzda yatıyor. Çocuklukta neyi çok iyi yapıyorsak o aslında bize yeteneğimizin nerede olduğuyla ilgili çok güçlü bir işaret veriyor. Bende çocukken olayları ve insanları takip etmeyi, izlemeyi ve bunları hikayeleştirerek anlatmayı fevkalade başarılı bir şekilde yapardım. Taklit edebilme ile ilgili de çok değişik bir yeteneğim vardı. Hatta ilerleyen yaşlarda sen tiyatro alanında yol almalısın şeklinde insanların telkinleri oldu. Fakat bu yönde bir kariyer planlamasının üzerine hem kendim tutkuyla arzu edip gitmedim hem de ailemin o yönde bir teşviki olmadı. Şartlar öyle gelişmedi.
Fakat ben eğitimlerimde ve kendi sosyal yaşamımda yine hikaye anlatıcılığına ve mizahı kullanmaya devam ettim. Sonra yaklaşık 4 sene önce bir arkadaşımın teşvikiyle bunu sosyal medyada içerik üretmek için kullandım. Bu girişim beni hakikaten çok ama çok şaşırttı . Zira ben kısa bir video çekip, o videonun 500 000 kişi tarafından izleneceğini hayal dahi edemezdim. Bu bana şunu anlattı, insanlar artık didaktik ve sıkıcı bir şekilde mesajları almak istemiyorlar ve mizahı, eğlenceyi, oyunu, hikayeyi gerçekten çok seviyorlar. İşte mesellerin, paradoksların insan zihninde hakikaten bir karşılığı var. Siz o meselleri, insan hikayelerini bir de mizahla bezediğiniz zaman aslında şu oluyor, mizahın ‘Ha Ha’ sıyla öğrenmenin ‘Haaa’ sı arasındaki güçlü bağa şahitlik ediyorsunuz. Öğrenme psikolojisinde zaten mizahın çok güçlü bir yeri var. İnsan bir şeye güldüğü zaman o tutumla ilgili değişiklik yapmaya da meyili artıyor. Benim mizah videolarımın sevilmesinin altındaki şeye gelince , çok sahici hikayeler. Çünkü hepsi benim hakikaten şahit olduğum ya da kendi hayatımda deneyimlediğim, kendime ait olan hikayelerin çıktıları . Bu da aslında şunu getiriyor benim gibi, bizim gibi insanların, her birimizin bu hikayelerin bir yerinde ortak müşterek yaşanmışlıkları var. Ve o ortak yaşanmışlıklar hem neşeyi getiriyor, hem de insanlara kendini daha normal, daha rahat, daha iyi hissettiriyor. Sanırım o yüzden çok tutuldu videolar.
- Çok yakın zamanda kitabınız çıktı, deyim yerindeyse çok değil yok satıyor. Kısa sürede en çok satılan kitaplar arasında yer aldı. Biraz ‘TAM ÜSTÜNE BASTIN’ dan bahsedelim mi ?
Efendim, ‘TAM ÜSTÜNE BASTIN – İş Dünyası İçin İletişim’ adlı kitabım sizin de söylediğiniz gibi çok değil yok satıyor. Ben de yayınevi de bu konuda epey mutluyuz, kitap çıkalı bugün 15 gün oluyor ve 15 gün içerisinde dijital platformlarda 2.kez tükendi. Yayınevi kitabı yetiştirmekte ve stokları yönetmekte acele ediyor şu anda. Çünkü tahminimizin çok üstünde bir performans ile gitti. Ben bunu okuyucunun ve internet üzerinden irtibatta olduğum insanların teveccühü olarak yorumluyorum, başka bir izahı yok çünkü. Bana olan güvenlerinin de bir izdüşümü olarak görüp gerçekten çok büyük bir gurur duyduğumu söyleyebilirim.
Diğer taraftan, bir yerde bir şeye bu kadar çok talep varsa orada bir çözüm ve bir sorun vardır diye düşünüyorum. İletişim çok büyük bir sorun iş dünyasında. Aynı şeyleri söylüyoruz, aynı yere varmak istiyoruz ama sürekli iletişim kazaları yaşıyoruz. Kitabın kapağına baktığınızda da aynı şekilde bunu çok net bize gösteriyor.
Kitapta aslında iletişimi, insanın kendiyle, diğer bireyle iletişimi ve toplumla iletişimi kategorilerinde ele aldım. Önce bir panaromik olarak kendimize bakmanın ve içsel iletişimdeki bozulmaları düzeltmelerin ne kadar önemli olduğuna dikkat çektim. Daha sonra bireyle iletişimde dinlemenin, empati kurmanın güçlü sorularla içgörü yaratmanın ne kadar değerli iletişim fonksiyonları olduğuna dair farkındalık yaratmaya çalıştım. Duygusal zeka konusuna epeyce yer verdim. Ve bu konu ile ilgili bir takım envanterler de koydum kitaba. Daha sonra iletişimi biraz baltalayıcı hale getiren yaklaşımların da (egonun konumlandırılması, sevgisizlik, öfke kontrolünün olmaması vs konular) üzerinden geçtim.
- Kitabınızda karekodlar kullandınız, buna dijital dünyaya adaptasyon diyebilir miyiz? Bu karekodlar ile okuyucular nasıl bir deneyim yaşayacaklar ?
Kitapta çok değişik bir değer vaadimiz var bizim. Okuyucu benim o sevilen mizah videolarıma karekodları okutarak çok hızlı bir şekilde ulaşabiliyor. Diyelim ki biz ima etmenin güzel bir iletişim yöntemi olmadığını anlatıyorsak hemen yanında pat diye karekod ile Zülfiye Hanım’ın çok neşeli bir videosu okuyucuya eşlik edebiliyor. Aslında biz bu karekodlar ile ilgili fijital denilen, dijital dünya ile konvansiyonel dünyayı senkronize bir hale getirdik.
Şunu farkettim, özellikle gençler çok etkilendiler. Onlar teknolojiyi çok sevdikleri için ellerine aldıkları konvansiyonel bir gelişim aracının içerisinde böyle bir dijital yapıya hızla ulaşmak onlara da ilham verdi diye düşünüyorum. Bu anlamda gerçekten Doğan Kitap’a da ne kadar teşekkür etsem azdır, zira fikir onlara ait.
- Teknolojik gelişmelerin doğrultusunda bugün içinde bulunduğumuz dünya hakkında yorumlarınız ve gelecek için öngörüleriniz nelerdir ?
Zamanın ruhuna baktığımızda hakikaten bu son yaşadığımız küresel ve dramatik kriz ile birlikte bir takım yetkinliklerin daha çok önem kazanacağı aşikar. Bunların önemli bir kısmı teknolojik yetkinlikler gibi görünüyor. Fakat yine şuraya dikkat çekmek istiyorum, eğer iletişimle ilgili yeterliliklere haiz değilsek oyun dışı kalmamız kaçınılmaz olacak. Onun için yetkinliklerimizi teknik yetkinlikler, ilişki yetkinlikleri ve liderlik yetkinlikleri diye üç kategoride ele alacak olursak bu röportajı okuyacak insanların her üç yetkinlik tarafını da eşzamanlı olarak geliştirmek yönünde çalışmalar yapması çok önemli. Çünkü bazen bir tarafı geliştirip diğer yetkinliklere biraz mesafe koyabiliyoruz. Ve sonuçta da bu bir yerde tıkanıklık yaratıyor.
Benim sık sık söylediğim şeylerden birisi, farklılaşmayan şeylerin metalaşacağı yönündedir. Eğer biz yetkinlerimizi sıradan kılacak olursak metalaşacağız ve oyunun şartlarının zorlaştığı bu dönemde oyun dışı kalma ihtimalimiz güçlenecektir maalesef. Eğer oyunda kalmak, keyif almak, iyi bir şeyler yapmak istiyorsak sadece kendi ülkemizde değil dünyada da neler oluyor, neye ihtiyaç var, hangi değer vaadleriyle ilerlememiz gerek, iyi yoklamalıyız. Bütün inovasyonlar datayı ve değişiklikleri iyi okumaktan beslenir.
- Son olarak, kendini geliştirmek isteyen takipçilerimiz için önerilerinizi sormak isterim…
Bu soruya bayıldım. Ne olursa olsun küresel bilince sahip olmak çok önemli. Küresel bilince sahip olmak için en az bir dili, İngilizce dili olabilir, iyi derecede okusun, yazsın, konuşsun ve anlamayı öğrensinler. Zira ülkemizde sık sık ben anlıyorum ama konuşamıyorum, okuyorum ama şunu yapamıyorum şeklinde açıklamalar duyuyorum. Bu, dili bütünsel ele alamadığımızın göstergesi. Bir dili iyi derecede öğrenmek kişinin kendini geliştirmesi açısından çok ama çok önemli. Bu artık konuşmayı bile bırakmamız gereken, yani bir zorunlu yetkinlik olarak kenarda durmalı.
Az evvel ifade ettiğim üzere, çalışmayı planladığımız, ilerlemeyi düşündüğümüz alanlarda gereksinimleri yoklayıp oradaki hangi yetkinlikleri geliştirmemize dair içgörüleri kazanıp, ilgili kişileri ve inovasyon faaliyetlerini takip etmek, ilham verici rol modelleri edinmek kişinin kendini geliştirmesinde çok çok önemli.
Gelişim araçlarını etkili bir şekilde kullanmak yani kitaplar, videolar, rotasyonlar, mentorluklar, koçluklar gibi tüm gelişim araçlarından istifade etmeliyiz. Özellikle son belirtiğim mentorluk ve koçluk araçları yaşamda bizi olduğumuz yerden alıp başka bir yere taşımakla ilgili çok çok güçlü araçlar. Bu nedenle okuyucuların mutlaka yaşamda kendilerine birer mentor ve koç edinmelerini tavsiye ederim. Bu illa bir ücret karşılığı alınacak bir hizmet olarak kesinlikle algılanmamalı. Yaşam içerisinde, sektörde, hayatımızda ilham verecek , zihnimizi açacak, paradigmamızı değiştirecek insanlarla sohbet edip onların desteğini almakta bir nevi bu fonksiyonlardan istifade etmek manasına gelebilir.
Diğer taraftan ben yaşamı çeşitlendirmenin gelişimde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Farklı sosyal çevrelere girmek, anlamlı sosyal bağlar kurmak ve farklı disiplinlerden istifade etmek. Ne iş yaparsak yapalım, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, felsefe, edebiyat, sanat hayatımızın bir parçasında mutlaka olmalı. Çünkü tamamını bir potada erittiğimiz zaman ortaya çıkan insan her yönüyle etkileyici oluyor. En önemlisi, etkileyici olmayı bir kenara bırakın, insanın kendinden mutmain olması için pek çok psikolojik ve felsefi kuram insanın kendini gerçekleştirme ihtiyacına işaret eder. Dolayısıyla bizim de daha iyi versiyonlarımıza taşınma ile ilgili yolculuğumuz yaşam boyu öğrenci kalmakla çok ilişkili diye düşünüyorum. Benim kendime şiar edindiğim şey, hayatım boyunca ne öğretmenliğim bitsin ne öğrenciliğim… İnşallah benim mottom sizlere de ilham olur.
SELİN KILIÇ