Toplum ve Cinsiyet
RAEWEYN CONNELL’in CİNSİYET HİYERARŞİSİ
“Erkek Olmak” Adına…
“Erkek (…) erkle tartılan, erkle tanımlanan, serüveni erk peşinde bir varoluşun sıkılan bekçisidir.” (Türker 2004)
Toplum ve Cinsiyet
Toplumsal cinsiyet kalıpları eril ve dişil olmak dışında , ataerkil düzenin dayatmış olduğu çeşitli kimlikleri de içermektedir. Bu düzende toplum şartlanmaları daha bebeklikten itibaren her iki cinsiyet için de belli davranış ve düşünce kalıpları ve sorumluluklar getirmektedir.’Erkekler, üreticisi ve sürdürücüsü oldukları bu sistemin kıskacında kendilerini var etmeye çalışmakta, her zaman daha büyük ve “güçlü” olan erkeğin hakimiyeti altında kendilerinden beklenen ve karşılamaları mümkün olmayan rolleri sergileme zorunluluğuna -kadınlardan farklıbir biçimde de olsa- hapsedilmektedir.’
Connell, toplumda genel olarak var olan tek tip bir erkek tanımını büyük ölçüde sarsan bir anlayış getirmiştir . ‘Erkeklikler’ teorisinde erkekleri hegemonik erkek , işbirlikçi erkek, madun erkek ve marjinal erkek olmak üzere bir hiyerarşide konumlandırmıştır.
Toplum ve Cinsiyet
Toplumsal cinsiyet konusu yaşamın her alanında ortaya çıkmış ve bugüne kadar da genellikle kadınlar üstünden ele alınarak feminist kuram çerçevesinde değerlendirilmiştir. Ancak burda belki de bakılması gereken olguları daha da genişletmek uygun olabilir.Kadın hakları ve özellikle ezilen kadın açısından gösterilen yaklaşımın yanısıra , ataerkil ideolojinin bu ezici ve baskıcı etkisi sadece kadınlar üstünde mi etkili olmaktadır? Toplumun tüm bileşenleri merkez alınarak erkeklerin , çeşitli konum ,yaş veya statü olgularından yola çıkarak konuya bakmak ve bu düzenin etkilerini incelemek mümkün olabilir.
1970’li yıllarda feminist tartışmaların yoğun olarak gündemde olduğu Kuzey Amerika’da etkili olan ‘erkeklik çalışmaları ‘ da yerini bulmuştur.
Görece yeni olan erkeklik çalışmaları sosyoloji, halkbilim, tarih, psikoloji, dilbilim, siyaset bilimi, medya çalışmaları gibi farklı disiplinleri bir araya getiren ve farklı zaman ve mekânları içerecek şekilde erkekliklerin inşasını inceleyen disiplinler arası bir çalışma alanıdır’.(1) Connel ,“Erkeklikler” (“Masculinities”) teorisi ile yeni bir bakış açısı getirerek hala günümüzde geçerliliğini sürdüren bir teorem ortaya koymuştur.En çok üstünde durulan ve tartışma konusu olan da ‘ hegemonik erkek’ kavramı olmuştur.
Toplum ve Cinsiyet
- W. Connell
Birçok teorisyende olduğu gibi Connell’in hayat örüntüsü de onun görüşlerinde büyük etkiye sahip olduğunu düşünebiliriz.
‘Doğduğunda kendisine verilen ad Robert William Connell olan Avustralyalı sosyolog, yaşamının ilerleyen yıllarında cinsiyet geçiş sürecini tamamlamış transseksüel bir kadındır. Erken çalışmalarının büyük çoğunluğu cinsiyet bilgisi göstermeyecek şekilde R. W. Connell adı altında yayınlanmış, 2006’dan itibarense Raewyn Connell adı altında yayınlanmaya devam etmiştir. 1997’de kansere yenik düşen eski partneri Pam Benton, kadın hareketinde aktif rol almış bir aktivist vasfıyla Connell’da bir etki bırakmıştır.’(2)
- W. Connell ve “Erkeklikler” Teorisi
Connell’ın “Erkeklikler” teorisini kendisi ile ilgili bu bilgi ışığında ele almak daha doğru olacaktır.Connell’in “toplumsal cinsiyet düzeni” (“Gender Order”) olarak ifadeleştirdiği kavramla anlatmak istediği, toplumsal yapı içerisinde iktidar ilişkilerine bağlı olarak yer alan hiyerarşik bir yapılanmadır. Connell’a göre; farklı yapıdaki erkeklikleri sınıflandırabilmek toplumsal cinsiyet, etnisite, sınıf gibi değişkenlerin arasındaki etkileşimlerin varlığı sebebi mümkün olabilmektedir..Bu bağlamdan yapabileceğimiz çıkarım ile , siyahi bir erkeğin erkeklik pratikleri beyaz bir erkeğinkinden etnisite temelinde farklı olabilirken işçi sınıfına ait bir erkeğin erkeklik pratikleri de orta sınıf bir erkeğinkinden sınıfsal ayrılıklara bağlı olarak farklılık gösterebilir.
Bu durumda çeşitli ayrımlar gözetilerek birden fazla erkeklik tanımı yaparak konuya giriş yapılabilir. Bir sonraki adım olarak Connell, bu ayrımı biraz daha derinleştirerek, bu erkeklikler arasındaki ilişkilerin de analiz edilmesinin gerekliliğini vurgular.’ Connell bu noktada homoseksüel siyahi erkekler, kadınsı nitelikleri olan fabrika işçileri, orta sınıfa ait tecavüzcüler ve karşı cinsin kıyafetlerini giymeyi seven kentsoylular gibi farklı sosyo-kültürel altyapılara sahip olup toplumsal cinsiyete ilişkin de farklı pratikler sergileyebilecek erkek kimliklerinden bahseder.’ (3)
Toplum ve Cinsiyet
Teorinin bir sonraki aşaması ise, Batı’daki yerleşik toplumsal cinsiyet düzeninde erkeklik anlayışını oluşturan pratik ve ilişkileri ele almak olacaktır: hegemonya, madunluk, işbirlikçilik ve marjinalleşme.
Erkeklik (Hegemonic Masculinity)
“Hegemonya” bir neo-Marksist olan Gramsci’nin sınıflar arasındaki ilişkileri incelerken kullandığı bir kavramdır. Kıvılcım (2009: 218) Gramsci’nin kullandığı hâliyle hegemonya kavramını güzel bir şekilde özetlemiştir: “Gramsci’nin bir sosyal grubun diğer kesimlere karşı uygulayacağı bir yöntem olarak gösterdiği ‘hegemonya’da kültürel yönlendirme ve rıza unsuru önem taşır. Zora ve diktatörlüğe dayanan iktidar alanına karşılık onaya dayalı alan hegemonya alanıdır”. Buradaki anahtar sözcük “rıza”dır. Öyle ki, Gramsci’de hegemonya kavramı mevcut düzenin imkânlarından faydalanmak suretiyle ya varlığını hissettirmez ya da bir alternatifi yokmuş gibi bir etki uyandırarak kendini meşru kılar. (4)
Buradan hareketle “hegemonik erkekliği” ataerkilliğin meşruiyeti sorunsalının halihazırda kabul edilen cevabını kapsayan toplumsal cinsiyet pratiklerinin düzenleniş biçimi olarak tanımlamıştır Connell (2005: 77). Bu cevap, erkeklerin baskın, kadınlarınsa alt sıradaki konumlarını garanti altına alan türden bir cevaptır.
Toplum ve Cinsiyet
Bununla yanında, ele alacağımız herhangi bir dönemde erkekliğin belirli bir türü kültürel olarak diğer türlerden daha üstün olarak görülmektedir.. Connell bu teorisiyle aslında, feminist tartışmaların çıkış noktası olan, ezilenin kadınlar olmadığını, herhangi bir dönemde herhangi bir sosyo-kültürel yapıda hegemonik erkeklik özelliklerine sahip olmayan erkeklerin de toplumsal cinsiyet düzeninde yer alan hiyerarşide alt sıralarda yer alabileceğini anlatmaktadır.
Öyle ki, kavramı tekrar ele alan Connell ve Messerschmidt (2005: 832) hegemonik erkekliğin diğer erkekliklerden, özellikle de madun erkeklikten, ayrıldığını söylerken erkeklerin azınlığının hegemonik erkeklik sergilediğini belirtirler. Dolayısıyla, hegemonik erkeklik bir idealdir ve erkek olmanın en şerefli, en “el üstünde tutulan” türüne gönderme yapar. Buradan hareketle de diğer bütün erkekler kendilerini hegemonik erkek kimliğine göre konumlandırmaktadırlar.
Toplum ve Cinsiyet
Hegemonik erkek kavramı ile ifade edilen alışılagelen kadın özelliklerinin tam tersi olan nitelikleren bahsedilmektedir.. Bunlar arasında fiziksel ve ruhsal dayanıklılık, bağımsızlık, duyguları dışarı vurmama, agresiflik, rekabetçilik, kendine güven gibi eril tabir edilen özellikleri sıralanabilir.Buradan yola çıkarak , eril özelliklerin ataerkil ideolojiye temel oluşturan ve bu durum da ataerkil ideoloji tarafından tekrar tekrar üretilen yapıyı ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, geleneksel ataerkil aile yapısına bakacak olursak erkeğe bahşedilen bağımsız olma özelliğinin , eve ekmek getiren ‘aile reisi’ ile örtüşmesi son derece ilintilidir.
Buna karşılık geleneksek kadının durumu ,sorumluluğunun ev içinde gösterdiği emeğin karşılığını ücret olarak almadığı bir konumdadır. Bu rol dağılımı ataerkil düzende erkeğin ekonomik olarak bağımsız olma durumuna dikkat çeker. Bu durumda, toplumsal yapı ve ideolojiler de eril hakim düzenin kurumsallaşmasını sağlamaktadır. Feminist yaklaşımın üstünde durduğu da aslında tam olarak burdaki hegemonik erkeklik kavramıdır.
Ancak günümüzde kadının da iş hayatına atılması ile birlikte bağımsız olabilme durumu farklı şekillerde tartışmaya açık bir kavram olarak önümüze çıkmaktadır.
Toplumun tüm pratiklerinde bu sözünü ettiğimiz hegemonik erkek kimliği desteklenmektedir. Bu durumda hegemonik erkek hiyerarşik olarak toplumda en üstte yer almakta ve eğitim , kitle iletişim araçları ile de sürekli bir nevi salık verilmektedir. Sosyal medya ve reklam görsellerinde de fiziksel olarak yaratılmış bir kaslı prototipten söz edilebilir.
Madun Erkeklik (Subordinated Masculinity)
Connell’a (2005: 78) göre, hegemonya, toplumda bir bütün olarak görülen kültürel tahakkümle ilintilidir. Bu çerçevenin içerisindeyse erkek grupları arasında belirli toplumsal cinsiyet tahakküm ve madunluk ilişkileri mevcuttur. Avrupa ve Amerikan toplumları bağlamında söz konusu ilişkiler içerisinde en önemli durumsa heteroseksüel erkeklerin tahakkümü ve homoseksüel erkeklerin madunluğudur. Üstelik bu durum homoseksüel erkek kimliğinin damgalanmasından çok daha ötesinde, heteroseksüel erkeklerin homoseksüel erkekler üzerinde uyguladıkları maddi pratiklerle ortaya çıkan bir madun olma durumudur.
Homoseksüellik madun olma durumunda en dikkat çekici unsur olduğu halde , madun olma hali sadece homoseksüellik ile sınırlandırılamaz.
Hegemonik erkeklik olarak nitelendirilen kavgacılık ve duyguları yansıtmama özelliklerine sahip olmayan erkekler de , örneğin okuldayım sürecinde yaşıtlarının zorbalığına maruz kalan , kavgadan uzak duran, ağlayan ve fiziksel olarak zayıf olan erkekler de bu kategoriye girmektedir. Bu tip erkekler hegemonik erkek özelliklerinin tamamen zıttına sahip niteliklerle erkeklik hiyerarşisinin en alt basamağında yer almaktadırlar.
İşbirlikçi Erkeklik (Complicit Masculinity)
Erkeklikler hiyerarşisinde hegemonik erkeğin hemen altında işbirlikçi erkek gelir .Ancak toplum tarafından empoze edilen bu idealize edilmiş bu erkek kimliği tüm erkekler tarafından pratik edilememektedir. Fakat bir çok erkek tarafından direkt olarak uygulanamasa da hegemonya, çeşitli şekillerde toplumun cinsiyet adına sunmuş olduğu imkanlardan faydalanabilme imkanı tanımaktadır. Kısacası kadın karşısında erkeğin sahip olduğu avantajlı konuma dikkat çeker.
İşbirlikçi erkekten bahsederken “ataerkil hisse” (“patriarchal dividened”) kavramına değinmektedir. Connell (2005: 79) İşbirlikçi erkek ataerkil toplum düzeninin sağladığı avantajlı durumun farkında olduğu halde doğrudan bu avantajları kullanmazlar. Bu düzende ön saflarda yer almanın getireceği gerilim ve risklerle de direkt olarak muhatap olmak zorunda kalmazlar. Burada ‘seyirci’ ifadesi durumu çok güzel anlatmaktadır. Fiziksel güç ve şiddet üzerine kurulu olan bir boks maçını düşünecek olursak ;hegemonik erkek doğrudan güç uygulayan boksör iken , seyirci erkek sadece taraf tutup, tezahürat yaparak, izleyici olarak kimliğini ortaya koyar.
Toplum ve Cinsiyet
İşbirlikçi erkek tanımı bazı incelemelerde ‘suç ortağı erkeklikler’ olarak ifade edilmiştir.
‘Bu anlamda suç ortağı erkek(lik)ler, hem kendilerine hem de başkalarına yönelik şiddetin oluşturulup sürdürülmesinde etkin olmakla birlikte, ataerkil iktidarın sorunlu süreçlerini fark edip, değiştirme yönünde çaba gösterebilme potansiyeli de taşıyan bir grubu ifade eder.(5) Connell (1998) ve Connell ve Messerschmidt’in (2005) sınıflandırmasında daha ağır şiddet deneyimine sahip olabilecek grup ise “madun erkeklikler”dir. “Heteroseksüellik dışındaki cinsel yönelimleri nedeniyle erkek egemenliğinin toplumsal ayrıcalıklarından en az yararlanan grup” (Bozok 2009, 439) olan madun erkeklikler, “hem doğrudan etkileşimleri hem de ideolojik bir savaşı gerektirir” (Connell 1998, 249).’
Marjinal Erkeklik (Marginalized Masculinity)
‘Hegemonik erkeklikle birlikte madun erkeklik ve işbirlikçi erkeklik toplumsal cinsiyet düzenine içkin ilişkiler tarafından üretilmektedir(6)Toplumsal cinsiyetin sınıf ve etnisite , engellilik gibi durumu ile toplum tarafından üretilen standart veya ideal kavramların dışında kalan tüm erkekler marjinal erkek kategorisine girebilir. Örnek verecek olursak Amerika Birleşik Devletlerinde , sokak çetelerine mensup olan ve fiilen katılan siyahi erkeklerin ataerkil düzenin hegemonik erkeğe bahşettiği imkanlardan beyaz erkek ile aynı ölçüde faydalanamaz. Aynı şekilde bir fabrika işçisinin de mensup olduğu sınıf açısından hegemonik erkekliği uygulama durumu söz konusu olmayabilir.
R.W. Connell’in ortaya attığı ‘erkeklikler’ teorisi bu kategorilerle incelenebilmektedir.Toplumsal cinsiyete bakacak olursak literatürde farklı erkek kimlikleri ile karşılaşmak da mümkündür.
Bu sınıflandırmada günümüzde en çok dikkat çeken unsur ise yapılan tüm inceleme ve araştırmaların , yazılan tezlerin konusunu hegemonik erkek kavramı almış , diğer erkek kimlikleri akademik olarak da ilgi görmemiştir.
Hegemonik erkeğin bu derece baskın kimlik olarak ortaya çıkmasında feminist akımın diğer erkek kimliklerini görünmez kılması sebep olarak gösterilebilir mi?
Bu noktada feminist akımın hegemonik erkek olgusunu daha dikkat çekici ve görünür hale getirmiş olmasını yadsımak doğru olmadığı halde ,tek sebebi bu durum olarak görmek de yeterli bir yaklaşım değildir.‘Hem erkekler hem de kadınlar tarafından idealize edilen ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini meşrulaştırıp doğallaştırmak üzere işlev gösteren bir erkek türü olarak hegemonik erkek muhakkak ki ataerkil yapıyla yakın temas hâlindedir. Ataerkil sistem ve hegemonik erkeklik arasındaki ilişkinin refleksif doğası göz önünde bulundurulduğunda toplumsal yapı içerisinde farklı erkekliklerin arka plana itilmiş olması daha anlaşılır hâle gelmektedir.’ (Wade ve Ferree, 2015: 124)
(1,3,4,6)-Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 32, Aralık 2018, s. 163-175
(2)(http://www.raewynconnell.net/p/about-raewyn_20.html, 13.09.2017).
Connell, R. W. ve Messerschmidt, J. W. (2005). Hegemonic masculinity:
Connell, R. W. Toplumsal cinsiyet ve iktidar: Toplum, kişi ve cinsel politika. çev. Cem Soydemir, (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1998).ethinking the concept. Gender & Society, 19, 829-859.
Kıvılcım, Z. (2009). İnsan hakları ve karşı hegemonya. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, XIII, (1-2), 217-240.
Wade, L. ve Ferree, M. M. (2015). Gender: Ideas, interactions, institutions, W. W. Norton & Company, Inc., New York.
(5)Gizem Çelik, ““Erkekler (de) ağlar!”: Toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında erkeklik inşası ve şiddet döngüsü” Fe Dergi 8, no. 2 (2016), 1-12.
Bozok, Mehmet. “Erkeklik incelemeleri alanındaki başlıca kuram ve yaklaşımların sosyalist feminist bir eleştirisine doğru”. İçinde (431-445) VI. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiriler Kitabı: “Toplumsal Dönüşümler ve Sosyolojik Yaklaşımlar” Aydın: Adnan Menderes Üniversitesi, 2009. Toplum ve Cinsiyet